29 Mayıs 2012 Salı

Belki de varlıklarından şüphe ettiğim bütün duygular içimde ama onları uyandıracak olanlar ortada yok. Ruhumdaki düğümler fazlasıyla sıkı. Kimsenin onları çözecek kadar ince tırnakları yok. Bense çoktan vazgeçtim tırnaklarımı uzatmaktan.

Hakan Günday
Bir cümlesiyle bile duygu değişimi yaşatan bir şarkıya merhaba.

maybe i shall meet him sunday, maybe monday,
maybe not..

Devics- The Man I Love

28 Mayıs 2012 Pazartesi

Bazen çok üzülüyorum mesela. Bi'şey düşünmüyorum üzgün oluşumdan başka. Sonra kafamı yatağın başına çarpıyorum. Geçiyor.
Fiziksel acı bazen üzüntüleri unutturuyor.
İki kere iki dört gene de çekilmez bir şey. İki kere iki dört, bana sorarsanız, bir küstahlıktır. İki kere iki dört ellerini böğrüne dayayarak yolumuzu kesen, sağa sola tükürük atan bir külhanbeyinin ta kendisidir. İki kere iki dördün yetkinliğine inanırım, ama en çok övülmeye değer bir şey varsa, o da iki kere ikinin beş etmesidir.

Yeraltından Notlar, Dostoyevski
Bütün ulaşım araçları geleceğe gider..
Bana bi'şeyi sevme hakkı vermediler, ben de Radiohead'i sevdim.

Yalnızken geçen zaman kadar güzeli yok. Yavaş, her saniyeyi hissederek yaşamak..

Ama yalnızlıktan kastım sadece etrafta birilerinin olmaması durumu değil; internetinin, telefonunun da olmaması. Hatta müziğin bile. Merak etmeyin, ölmezsiniz. O kadar kolay ölünmüyor.

Görmediğin herşeyin keşfine çıkmak sonra. Anılar, eski hatalar, ağlayışlar, gözyaşları bulmak. Hepsini kabullenmek. Kaçmamak. Hoş, yalnızken insan düşüncelerinden kaçabilir mi hiç?
Mutlulukla uçan kelebekler gibiyiz.
Yarın öleceğimiz umrumuzda değil. Mutluyuz, daha ne?
Yaz daha gelmeden bitsin istiyorum. Güneş, yakıcı sıcaklar, kıpkırmızı suratlar görmek, hissetmek istemiyorum. Ya da yaz boyu uyuyayım mesela. 3 ayda neler değiştiğine şaşırayım sonra.
Hep rüyalar göreyim, sonu mutlu rüyalar. Güneş yüzü görmeyeyim. Annem rüyamda bana kızıp ''Aç perdeni, güneş girsin azıcık şu odana artık ya!'' diye çemkirsin.

Rüyamda bile annem çemkiriyor. Düşünsene.
haha.